“Kadim şehrinizin unutulmaya yüz tutmuş hazinelerini, somut olmayan kültürel mirasımızın değerli ustalarını daha yakından tanımak ve sanatlarındaki kaliteyi, ince işçiliği görmek ve sizlerle tanıştırmak adına başlattığımız yeni yazı dizisinde Tokat’ta Dair sayfasında sizlerle her hafta buluşacağız ve bir ustamızı tanıtmaya çalışacağız. Zanaatkarlarımız; Anadolu’nun mayası olan bu topraklarda yerel tohumların içinde evrensel değerleri barındıran birer hazinedir.  İşte bu hazinelerden birisi 57 yıllık bakır ustası Mehmet Küçük. Gülen şehir Tokat terminalinin önünde bulunan 450 kg ağırlığında ki bakır ibrik ve leğeni yapan usta, somut olmayan kültürel mirasın geleneksel el sanatlarını yaşatmaya çalışan son ustalardan birisidir Mehmet Küçük usta. Sanatına aşık, Gülen yüzüne yansıyan bilgeliğin izlerini ağarmış kır saçlarıyla onaylıyor ve alnından damlayan terin bereketiyle nasırlı ellerin tutuğu çekiçle bakıra şekil vermeye çalışırken buluyoruz taşhandaki dükkanında ustayı.

Hoş geldiniz diyor ve Taşhandaki dükkânının bahçesinde koyu bir sohbete dalıyoruz çay eşliğinde. Eşi Halime Hanım “desenleri ben çiziyorum eşim bakırın üzerine işliyor “diyor. Karı koca unutulmaya yüz tutmuş sanatı, tarihi insanlık tarihi kadar eskiye dayanan ata mirasımız bakırcılığı yeni gelecek nesillere aktarma çabaları beni çok etkiliyor.

Kültür Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Geleneksel El Sanatları Sanatkârı olan Mehmet Küçük usta, Tokat’taki son kuşak bakırcı ustalarından birisi. Tarihi on bin yıl önceye dayanan bakırcılığın, günümüzde levha şeklindeki bakırdan “tavla topla” tekniğiyle ürettiği  honça tepsisi,  kildan, güğüm ve ibrik ürünleri Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda sergilenmektedir.

Unutulmaya, kaybolmaya yüz tutmuş, geçmişi insanlığın tunç devrine kadar dayanan bakırcılık sanatı, Tokat’taki son kuşak bakır ustalarıyla yaşatılmaya çalışılıyor. Tokat’a has honça tepsisi ve kildan yapımında farklı desenlere imza atan Mehmet Usta’nın söylediklerine kulak verelim ve dinleyelim bakırın öyküsünü…

“Bakırcılık sanatının ana merkezleri Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Erzincan olmak üzere diğer illerde de küçük ölçekli yaşatılmaya, ayakta tutulmaya çalışılıyor. Değer görmediği, işçilik ve kalite açısından el emeği göz nuru olan çalışmaların getirisi olmadığı için bu sanata talep yok. Sabırlı olmayan bu işi yapamaz. Yapılan işin talep görmesi elbette ki şevkimizi arttırıyor. İşime aşığım, severek yapıyorum. 57 yıldır bu sanatın içindeyim ama daha usta olamadım. Bilmediğim çok şey var. Herkes usta olamaz. Sanatkârlık ayrı bir şey, ustalık ayrı. Ustalığın da sonu yok, ilmin sonu olmadığı gibi.

Bakırdan eşya üretilirken kullanılan malzemeler: ocak, bakır, makas, örs ve çekiç. Dövme tekniği ile yapılan imalatta, öncelikle külçeden levha haline getirilen bakır, ocakta tavlanarak işlenecek duruma getirilir. Usta hangi form üzerinde çalışacaksa kafasında tasarladığı o şekle göre bakırı örs üzerinde çekiçle döverek istenilen şekli verir. Sonrasında kalaylanır ve işlemeleri yapılır.

Tokatla işlenenler genellikle:

Şerbetlik: Söz, nişan kesmede kullanılır.

Kildan: Hamama giderken kadınlar –eskiden kil- lif ve sabun koyar.

Hindi Lengeri:Pehlili  pilav konulan sunum tabağı.

Honça Tepsi: Damat ve geline, ilk gece verilen yemeklerin konulduğu 5 veya 6 gözlü tepsi.

Kirpikli Sahan: Kenar süslemesinden dolayı bu adı almıştır.

Ekmek Kazanı: İçine yöresel ekmek koymak için kullanılır.

Şamdan: Mumluk

Çerez Tası: Bayramlarda gelen çocuklara karıştırılmış çerez vermek için kullanılır.

Bakırcılıkta kalaycılık, dövmecilik, modelcilik, cilacılık, toplamacılık hepsi ayrı bir sanat dalıdır. Ben hepsini tek başıma yapabiliyorum. Bakırcılık sanatında tavlama toplama dediğimiz vuruşlarla bakırı inceltiyor ve levhaya ona göre şekil veriyorsun. Ben her ustanın yaptığını yaparım ama her usta benim yaptığımı yapamaz. Bakırcı ustası iyi beslenmeli, evinde huzurlu olmalı. Çünkü akşama kadar örsün üstünde  bakır levhaya çekiç sallıyorsun. Sinirli olursan bakır levhaya hızlı vurursun ve delersin, bir işe yaramaz yaptığın iş. İnsan güzel şeyler yapmak, üretmek için çabalıyor. Ürettiği satılmazsa ümidi kırılıyor. Benim eserlerimdeki emzik modelini ve karın modelini hiç bir usta veremez. Diğer ustaların yaptıkları kaynaklıdır. Benim yaptıklarım tek parçadır. Toplama mayalı emziği Mehmet Usta yapar. Bir malzemeyi en az 100 kere tavlayacaksın, toplayacaksın ki eser çıksın. Binlerce vuruş için bazen dizini örs olarak kullanacaksın. Bu işin bir ölçüsü de kulaktır. Kulağa gelen sesin tonuna göre vuruşunu yapacaksın. Sanatçı has olmalı, hassas olmalı.

Bazen hayata küstüğümüz anlar oluyor. Değer görmediğin zaman ‘Ben bu işi niye yapıyorum, çoluğumun çocuğumun karnını doyuramadıktan sonra, iyi şartlarda, yani doğal gazlı bir evde oturamadıktan sonra, bugünün şartlarında bir arabam olmadıktan sonra bu işi niye yapıyorum.’ diye kendimi çok sorguluyorum. Halen kendime ait bir evim yok. Sobalı bir evde oturuyorum. İşe yürüyerek gidip geliyorum. Çocuklarıma yük olmadan geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Çünkü başka yapacak bir işim yok.

Ben bu işe aşığım. Getirisi istediğimiz gibi olmasa da, yetkililerden devlet büyüklerinden gerekli ilgiyi değeri görmese de, ben işimi seviyorum. Eşimi seviyorum, eşim çizimleri yapıyor, onunla beraber burada bu sanatı kendi çabalarımızla yaşatmaya ve ayakta tutmaya çalışıyoruz. Rızkı veren Allah’tır. Bu güne kadar aç kalmadık çok şükür.” diyor bakırcı Mehmet Küçük usta.

Her mesleğin zorlukları olduğu gibi kolaylıkları da var.  Elbette ki ama el işi, göz nuru, alın teriyle yapılan işlerin hak ettiği gerçek değeri görmemeleri, kazançlarının düşük olması, bu sanata ilgiyi düşürse de, gönül ehli tevhit ustası bakırcı ustanın kendi kişisel gayretiyle bir dik duruş sergilemeye çalışması takdire şayan bir tavır. Bakıra şekil veren ustanın anlattıklarıyla, insana şekil veren Rabbimin öğretileri nasılda örtüşüyor. “Demir tavında dövülür” atasözünün de bize hatırlattığı gibi insan çektiği sıkıntıların üstesinden geldiği sürece ve dersini aldığı oranda kamil insan olma yolunda ilerliyor demektir. Bütün bu darbeler, vuruşlar bir bakırın şekil alması için. Gönül ehli olabilmek için de sabır ve yılmadan aşkla insanlık yolunda yürüyenlere, her vuruşunda Allah diyenlere… Selam olsun.

Tokat’a ait olan zanaatlardan Anadolu’nun mayası olan bu topraklardan haberdar olmak ve dem almak istiyorsanız “Tokat’a Dair”sayfasını takipte kalın. Tokat’a has olan Honca tepsisinin son ustası olan Bakırcı Mehmet Küçük Ustam bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için çok çok teşekkür ederim.

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ

[zombify_post]


Like it? Share with your friends!