HAMUT USTASI HÜSEYİN ÖRÜKAYA

Kadim şehrimizin en işlek sokağı, 900 adımda 900 yıllık  tarihe şahitlik ettiğimiz, zamanında 40 -50 çeşit zanaatı bir arada barındıran ve bu sokakta herhangi bir meslekte uzmanlaşmaya çalışan çırağın,  40 çeşit sanattan az çok bilgi sahibi olma imkanı sunan Sulusokak Akademisinin mezunlarından “YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR “kitabında yer alan 45 ustadan birisidir O.
Sanatını babadan yadigar kalan 60 yıllık dükkanda orijinaline uygun geleneksel olarak yaşatmaya çalışan Hamut ustası Hüseyin Örükaya ata mesleği olan zanaatını doğduğu memlekette ki insanlara hizmet vermeye çalışarak ayakta kalmaya çalışan son ustalardan birisi.
Tokat’a Dair sayfasının okuyucularıyla daha yakından tanış olmak  için başlıyoruz sohbete.
Hoşgeldiniz diyor ve yaptığı işin kelime manasıyla başlıyoruz söze.
Hamutun kelime manası; atları arabaya koşarken boyunlarından geçirilen, üzeri meşin kaplı ağaç halka ya da içi saman, kıtık vb. dolu meşin halka. Eskiden ulaşım aracı olarak kullanılan atların eğerleri çok kıymetli ve değerliydi. Şimdilerde özel alanlarda sergileniyor ve süs amaçlı payton gezilerinde kullanılıyor. Atlar günümüzde önemini yitirse de yine de talep gördüğü yerde değer kazanmaya devam ediyor. At Stres atmamıza vesile olan bir hayvan. Tarih boyunca atlar insanoğlunun yanında olmuş ve insanoğluna hizmet etmiştir.

“1964 yılında Tokat‟ta doğdum. Ortaokul mezunuyum. Baba mesleği olan bu hamut işini 15 yaşından beri yapıyorum. 55 yaşındayım. Yaklaşık 40 yıldır bu işin içindeyim. Askerden geldikten sonra evlendim, dört çocuğum var, bu işle ilgilenen yok. Hepsi okudular.
Bu mesleği babam, Ermeni bir ustadan, Tahsin ustadan öğrenmiş. 1960 yılında bu dükkânı açmış. Ben de babamdan öğrendim bu mesleği. Eskiden hamuta talep çoktu. Yanımızda üç beş usta çalıştırırdık. Şimdilerde bu mesleğe talep yok. Yaptığımız hamutları daha çok Güneydoğu ve Doğu Anadolu‟ya gönderiyoruz. Malzemelerin hepsi dışardan geliyor. Bu güne kadar geçimimizi sağladık. Babadan kalma bu dükkânda bundan sonrada, az da olsa üretime devam edeceğim. Yılda 200 – 300 tane yapıyorum. Rızkımı çıkartıyorum. Boş durmayı sevmiyorum. Ölene kadar bu işin içinde olacağım.

Hamutun malzemeleri; Vaketa, koyun derisi meşin, manda derisi, şaplı deri, eğri ağaç (gürgen ağacı), yün keçe, deri koşumu, kamış otu, iplikler, sırım ve deriden oluşur. Bu malzemelerden hamut yapılıyor. İlk önce eğri ağacın üzerine kamışları sarıyoruz, yün keçeyle kaplıyoruz, en üstüne deriyi dikiyoruz. Tokaları takıyoruz ve koşumu hazırlamış oluyoruz. Kamış Afyon’dan, deri Yalvaç’tan geliyor. Saraçlar hamut ve eğer yaparlar. Her malzemeyi doğal ürünlerden kullanıyoruz. Kalite ve işçilik bakımından Türkiye’de en iyi ürünleri biz yaparız. Bizim üstümüze usta yoktur. Son ustalardan birisiyim, çünkü yanımızda çırak yetiştirmiyoruz. Talep yok. Gençlerin ilgisini çekmiyor ve talep etmiyorlar. Milli eğitim destekli çırak öğrenci gelirse bizde bu mesleği gençlere öğretiriz. “ diyor Hüseyin Örükaya ustam.
Tokat’a Dair sayfasının değerli   okuyucuları ,   Tokat’ta kale dibindeki  Sulusokak Akademisinin sokağında 60 yıllık babadan kalma dükkanında Ustamı ziyaret edebilirsiniz.
Gem vurulmuş Atın koşumunu yani dizginlerini ayarında tutan kişi, atın hakimiyetini elinde tutuyor demektir. İnsanoğluda nefsinin hakimiyetini elinde tutabilmesi için kendisini bilmesi gerekiyor. “Kendini bilen rabbini bilir” sözüyle kamil insan olma yolunda eksiğimizi tamamlayabilmek ve fazlıklardan kurtulmak için nefsimize gem vurmalıyız. Teşekkürler teşekkürler ustam. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…
Dünya Köylüsü
Sosyolog yazar
Ayla Bağ

[zombify_post]


Like it? Share with your friends!